Müslümanlar olarak temel bilgi kaynakalarımız Kur’an ve Peygamber Efendimiz (sav) dir. Hadisi şeriflerde Hz. Peygamber bir çok konuda ümmetini bilgilendirmiş ve öğütler vermiştir. Bir hadisi şerifinde de kıyamet gününde, ahirette sorulacak dört soruyu belirtmiş ve bunlardan sorgulanacağını vurgulamıştır.
Peygamber Efendimiz’in (sav) bu konudaki hadisinde şöyle buyurmuştur;
“Kıyamet gününde dört şeyden sorgulanmadıkça, kulun ayakları yerinden kımıldamaz:
1. Ömründen; onu ne ile yok etti?
2. Gençliğinden; onu nerede çürüttü?
3. Malından; onu nereden kazandı ve nereye sarf etti?
4. İlminden; onunla ne yaptı?” (Tirmizi, Kıyame)
Buradaki sorguların temelinde İslam alimlerine göre dünyada geçirilen zamanın yani ömrün nasıl ve nereye harcandığı temeline dayandığını söylerler.
1. Ömründen; onu ne ile yok etti?
İnsan ömrü harcanıp tükenen ve elbet sonunda biten bir şeydir. Bu sorguda müslümanın yaşadığı bu ömrünü nasıl geçirdiği ve ne ile tükettiği sorgusu vardır. Bunu elbette her kişi kendi yaşamını biliyordur ve yaptığı amellerine göre hesabını verecektir.
Kimisi Kur’an ve sünnet yolundan ayrılmayarak, Allah’ın emrettiği şeyleri yapıp; yasakladıklarından kaçınarak yaşayan kişilerdir. Kimileri ise ömrünü tamamen dünyevi meşgalelere adamış, onları hedefine koymuş ve ömrünü öyle tüketmiş olan kişilerdir. Allah’ın sorgusuna göre müslümanın verdiği cevaplar ise o kişinin ahiretteki cennet ve cehennem yolunu belirleyecektir. Dolayısıyla ömrü, onun değerine en layık amellere sarf etmek gerekir.
“Allah sizi yarattı. Sonra sizi öldürecek. İçinizden kimileri de, bilgili olduktan sonra hiçbir şeyi bilmesin diye ömrünün en düşkün çağına ulaştırılır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, (her şeye) hakkıyla gücü yetendir.” (Nahl Suresi, 70. ayet)
2. Gençliğinden; onu nerede çürüttü?
Özellikle genç yaşlarda yapılan işlerin belki de daha mühim olduğu buradan çıkarılabilir. Aslında yapılacak amellerin, kılınacak namazın, tutulacak orucun, doğru sözün, haramdan uzak durmanın yaşı ve zamanı yoktur. Müslüman aklı erdiği andan itibaren bunlardan mesuldür. Ama özellikle genç nesiller şöyle bir düşünceye kapılabiliyorlar; “daha erken, yaşlanınca namaza başlarız, gençliğin tadını çıkaralım, daha uzun ömrümüz var…”
İmâm Gazali Hazretlerinin şu sözü bu konuyu işaret etmektedir.
“Oğul! Farzet ki bugün öldün. Hayâtında geçirdiğin gaflet anlarına ne kadar üzüleceksin. Ah, keşke diyeceksin. Lâkin heyhât!”
3. Malından; onu nereden kazandı ve nereye sarf etti?
Dünya malı denince; insanları en çok peşinden koşturan, yaşama amacını buna bağlayan, ömrünü bunlarla harcayan şeylerdir aslında. Ama adı üstünde “dünya malı” yani ölüm anından itibaren hepsini bırakacağın, gideceğin ebedi hayata hiç birini alamayacağın şeylerdir. Bu sorguda esas olan işte bu malları nereden, nasıl kazandın. Helal yollardan mı yoksa Allah’ın yasak ettiği işlerden mi kazandın. Bu kazandığın malı mülkü nereye harcadın, helal dairede mi kullandın yoksa haram şeyler için mi malına tükettin.
Aslında burada iki soruda önemli ve ikisi de bir müslüman için Allah’ın helal kıldığı yollardan olmalı. Eğer helal kazanıp o kazandığınız parayı harama harcıyorsanız şüphesiz hesap günü bunlar sorulacaktır. Örneğin bir gün boyunca çalıştın, emek harcadın, ömründen tükettin ama o kazandığın parayı gittin kumarda, içkide harcadın. Hem dünya için hem de ebedi hayat için ne kadar kötü bir durumdur.
Bir çok ayette geçmektedir. “…şüphesiz Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.”
“Allah, eceli geldiğinde hiçbir kimseyi asla ertelemez. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.” (Münafıkun Suresi, 11. ayet)
4. İlminden; onunla ne yaptı?”
İlim İslam dininin önem verdiği konulardan biridir.
“Olgunluk çağına erişince O’na hikmet ve ilim verdik. İşte biz, iyi davrananları böyle mükâfatlandırırız.” (Yusuf Suresi, 22. ayet)
Allah’ın inayetiyle sahip olduğumuz bu ilim ile neler yapıldığının hesabı da elbette sorulacaktır. Bir insanın çok iyi ilim tahsili olabilir, yüksek mevkileri olabilir, bir bilim adamı olabilir. Ama bu ilmi nasıl kullandın, hangi yolda bu ilmini sarfettin, ilmin sayesinde başka insanlara neler aktardın hepsi sorulacaktır.
Yine bu konu hakkında Kuran-ı Kerim bizleri bilgilendirmektedir;
“Fakat onlardan ilimde derinleşmiş olanlar ve mü’minler, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler. O namazı kılanlar, zekatı verenler, Allah’a ve ahiret gününe inananlar var ya, işte onlara büyük bir mükâfat vereceğiz.” (Nisa suresi, 162. ayet)
“Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise, “Yazıklar olsun size! İman edip de iyi işler yapanlara Allah’ın vereceği mükafat daha hayırlıdır. Ona da ancak sabredenler kavuşturulur” dediler.” (Kasasınız Suresi, 80. ayet)
Insanların dünyevi meşagatleri malisef Ahirettekilerinden fazla önem arzediyor
Kendimizi dünyaya hazırlılıyor ahirete hazırsız gidiyoruz. Haram helal arasında sıkışıp kalıyoruz. Nefsimize itaat edip sonumuzu sorgulamadan yaşıyoruz. NEFS insanın akıbetini hazırlıyor
Ve biz malisef NEFS ile sonumuzu hazırlıyor, felaketimize vesile oluyoruz.