O’nun ahlakı, Kuran ahlakıydı. O, güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderilmişti. Hud Suresi’nin 112. ayetinde “Emrolunduğu gibi dosdoğru ol! ” ayetinin emrine uygun olarak yaşamaya çalışmış ve ümmetine örnek olmuştur. Hz. Muhammed’in ahlakı bizim için örnek olması gereken en temel davranışlardır.
Hz. Muhammed’in (s.a.v) ahlaki özellikleri;
- O Adildi: Herkes için adaleti hükmederdi. Akraba, zengin, arkadaş ayrımı yapmaz; tarafsız olarak adaleti sağlardı. Bir gün, bir yolculuk sırasında yemek için mola verilmişti. Ashab-ı Kiram aralarında iş bölümü yapmışlardı. Biri koyunu kesme, biri yüzme, biriside pişirme görevini üstüne alırken Peygamber Efendimiz (s.a.v) ; “Ben de ateş için odun toplayayım.” diyerek görev paylaşımına katılmıştır. Buna itiraz eden sahabelere cevabı: “Gerçekten bunu isteyerek yapacağınızı biliyorum ama ben size karşı imtiyazlı bir mevkide bulunmaktan hoşlanmam. Bunu Allah sevmez” der.
- O Mütevaziydi: Bir Peygamber olmasına rağmen hiç bir zaman lüks bir hayat yaşamamış, kral bir peygamber olmak yerine, “kul peygamber” olmayı istemiştir. Kendisinin bir hasır üzerinde yatmasına gönlü razı olmayan Hz. Ömer’e: ” Ey Ömer! Onların dünyayı bizim de ahireti almamız hoşuna gitmez mi?” cevabını verir.
Bir gün kendisini ilk defa gördüğü için titreyen bir kişiyi sakinleştirmek için ” Ben kral değilim; Ben Kureyş kabilesinden, kurutulmuş et yiyen bir kadının çocuğuyum “ cevabını vermiş, elini öpmek için ısrar edenlerden elini çekerek: ” Yabancı halkların krallarına yaptıkları gibi, benim elimi öpmeyin. Ben kral değilim, ben sadece sizden biriyim” diyerek her defasında mütevaziliğini ortaya koymuştur.
- O Güvenilirdi: Peygamberlik görevi gelmeden önce de “El Emin” di. Mekkeli müşrikler Hz. Muhammed’in ahlakı (S.a.v.) sözüne, kendisine iman etmeseler dahi güvenirlerdi. Nitekim nübüvvetten önce Kabe’nin tamiratı sırasında, Hacerü’l Esved’in hangi kabile tarafından taşınıp yerleştirileceği konusunda büyük tartışmalar çıkınca çözüm olarak, dışarıdan ilk gelen birinin vereceği cevaba göre hareket etmeye karar vermişlerdi. İlk gelen Muhammed (s.a.v) olunca da herkes çok sevinmişti ; Çünkü O, “El Emin”di. Güvenilirdi.
Resullullah (s.a.v) ‘e bir gün: ” İslam nedir? “ diye soran sahabeye :
-” İslam; kalbinin Allah’a yönelmesi, dilinden ve elinden zarar gelmeyeceği hususunda müslümanların emin olmasıdır ” diyerek bir müslümanın “güvenilir” olmasının önemini belirtmiştir.
- O Cömertti: İnsanlara yardım için elinden geleni yapar, elindekini paylaşırdı. Savaş ganimetlerinden payına düşenleri ihtiyaç sahiplerine verirdi.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyuruyor ki; “Kim bir mümin kardeşinin dünyaya ait bir sıkıntısını giderirse, Allah da onun ahirete ait bir sıkıntısını giderir. Yine kim iman sahibi bir kardeşinin ihtiyacını giderirse, Allah ü Zü’l- Cemal de onun ihtiyacını giderir. Kim de inanmış bir kardeşinin herhangi bir kusurunu gizlerse, Settar olan Yüce Allah da dünya ve ahirette onun ayıplarını örter. Unutulmasın ki kul, kardeşinin yardımında olduğu müddetçe Allah da onun yardımındadır.” (Buhari)
Ve yine Peygamber Efendimiz (s.a.v) diyor ki;” Yarım bir hurmayı sadaka vermek suretiyle dahi olsa, cehennem ateşinden korununuz. Bunu da bulamazsanız güzel bir söz söyleyin.” (Müslim)
- O Sözünde Durandı: O verdiği sözde dururdu. Bu hususta Abdullah bin Ebü Hamza (r.a) anlatıyor;
” Peygamberlikten önce Resulullah ile bir alışveriş yapmıştım. Kendisine borçlandım. Biraz beklerse parasını hemen getireceğimi söyledim fakat bu arada verdiğim sözü unutmuşum. Nihayet üç gün sonra hatırladım ve konuştuğumuz yere geldim. Bir de ne göreyim Resulullah (s.a.v) sözleştiğimiz yerde bekliyor. Beni görünce : ” Ey delikanlı! Bana eziyet ettin. Burda üç gündür seni bekliyorum!” buyurdu.”
Ve Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyuruyor ki: “Kıyamet Günü’nde verdiği sözde durmayan herkes için bir bayrak bulunur. Vefasızlığı ve dönekliği ölçüsünde yükseltilir. Haberiniz olsun! Milletin başına geçen kimselerin döneklik ve vefasızlığından daha büyük döneklik ve vefasızlık yoktur.” (Müslim)
- O Misafirperverdi: Müslüman olsun ya da olmasın tüm misafirlerini en güzel kıyafetlerini giyerek ağırlar, misafirlerini de giderken kapıya kadar uğurlardı.Misafirlerine en güzel ikramlarda bulunurdu.
- O Sabırlıydı: Doğumundan itibaren birçok sevdiğini kaybetmiş, Peygamberliği zamanında müşriklerin türlü hakaretlerine, aşağılamalarına, yokluğa, çileye boyun eğmişti. Cahil olan bir topluluğu kırmadan, dökmeden, soğutmadan eğitmeye çalışmış, onlara Hakkı anlatmıştır. Tüm bunları yaşarken bir gün dahi isyan etmemiş, beddua etmemiş; sabır ve şükründen vaz geçmemiştir.
Bir gün Allah Resulü (s.a.v) kızgın güneşin altında, tozun toprağın içinde İslam’ı anlatıyordu. Amcası Hz. Abbas , bu duruma dayanamayarak; ” Ey Allah’ın elçisi! Bari senin için bir çardak yapalım. Hiç olmazsa güneşten korunursun. Müslümanların dertlerini orada dinlersin.” der. Peygamber Hz. Muhammed’in ahlakı : “Hayır, Allah beni katına alıncaya kadar, ben onların arasında bulunacağım.Ayağıma basmalarına, elbisemi çekiştirmelerine ses çıkarmayacağım.” diye cevap verir.